29 Şubat 2008

Türk futbolunda Fanatizm'in tanımı

alisamiyen.net sitesi yazarlarından Burak SAN "Güdümlü Görsel ve Yazılı Medyanın Saçma Tangosu" başlıklı mükemmel tespitlerden oluşan bir yazı yazmış. Yazının tamamını okumalısınız mutlaka ama ben yazının esas çarpıcı olan kısmına değineceğim...

16 Şubat 2002 tarihinde oynanan Fenerbahçe - Galatasaray maçında (bkz: 16 şubat 2002 fenerbahçe galatasaray derbisi) Ali AYDIN'ın Galatasaraylı futbolculara çıkardığı dört kırmızı kart ile akıllara kazanan maç sonrası Spor Yazarlarından bir kısmının yazdıklarıyla 27 Şubat 2008 tarihinde oynanan Galatasaray - Fenerbahçe maçında (bkz: 27 subat 2008 galatasaray fenerbahce maci) Cüneyt ÇAKIR'ın çıkardığı dört kırmızı kart sonrası yine aynı Spor Yazarlarının yazdıklarını karşılaştırmış. Yorumlara bakınca Takım fanatizminin ne boyutlarda olduğunu görmek ve bunu bir tanım olarak tespit etmek son derece doğal.

Şimdi yorumlara bakalım...

Gürcan Bilgiç

16 Şubat 2002, Milliyet

"Önce Emre’nin, sonrasında Batista ve Hasan Şaş’ın ve üç dakika geçmeden kaptan Bülent’in kırmızı kart görmeleri bir teslimin kağıda dökülmüş hali oldu. İlk yarıda takdir haklarını Galatasaray’dan yana kullanıp, eleştiri alan Ali Aydın’ın maç boyunca verdiği en doğru kararlar bunlardı."

27 Şubat 2008, Sabah

"Ama bu maçın sonrasında "Hak ettim" veya "Doğru yaptım" diyen varsa utanmalıdır. Cüneyt Çakır'ı ve kararlarıyla vardığı sonucun peşini bırakmayacağız."


Ömer Üründül

16 Şubat 2002, Milliyet

"Hakem Ali Aydın, mükemmel bir yönetim gösterdi. Son derece cesurdu. Büyük seyirci baskısına rağmen objektiflikten sapmadı. Gösterdiği 4 kırmızı kart da tartışılmayacak kadar doğruydu."

27 Şubat 2008, Sabah

"Hakem Cüneyt Çakır için sadece şunu söylemek istiyorum. Avrupa'daki zorluk derecesi yüksek bir maçı bu tarz yönetse hakemlik hayatı ebediyen biterdi."

Ercan Saatçi

16 Şubat 2002, Hürriyet

"Bu arada Erman Toroğlu'nun dediği çıktı. Hakem Ali Aydın cesurca kartlarını çıkardı. Ufak tefek hatalarına rağmen bence yüzyılın maçına yakışır bir yönetim sergiledi. G.Saraylı futbolculara kırmızı kart gösterdiğinden dolayı değil, cesaretinden dolayı kendisini kutlarım."

27 Şubat 2008, Hürriyet

"MAÇI anlatmak isterdim. Güzel bir hareketi, golü. İnanın çok isterdim. Ama elinizi vicdanınıza götürün. Dünkü maçın konuşalacak nesini bıraktı hakem. Kendi çaldı, kendi oynadı."

Can Bartu

16 Şubat 2002, Sabah

"Hakeme bayıldım."

27 Şubat 2008, Hürriyet

"Aslında bir derbide oyuncu atmak bu kadar da kolay değil."


Bu yazıları yazanların aynı insanlar olduklarına inanmak gerçekten güç değil mi? Fanatizm insanın gözlerini malesef kör ediyor.

Yazının tamamını buradan okumalısınız :

Güdümlü Görsel ve Yazılı Medyanın Saçma Tangosu

28 Şubat 2008

Derbiye Dair


İyisiyle kötüsüyle - ve en çok da berbat hakemiyle- bir derbiyi daha geride bıraktık. Verilen kartları teker teker konuşmanın, maçı detaylıca analiz etmenin bir anlamı yok.

Galatasaray taraftarı olarak sevinemedim bu galibiyete. İyi başladığımız bir maçta hakemin saçma sapan kararlarıyla galip gelmek üzüyor beni. 10 kişi kalan rakibe karşı bocaladı takım, bunun üzerine skoru koruma dürtüsü eklenince geri çekildi. Bu dilimde belki Lincoln veya forvetlerden birinin yerine Barusso olabilirdi.

Hakemle ilgili ne söylesem boş. Yalan etti maçı, Fenerbahçe'liler şüphesiz kızgınlar hakeme karşı, haklılar da... Ama emin olun ben de çok kızgınım böyle bok ettiği için.

Son olarak Gökhan Gönül'ün mükemmel oynadığını belirteyim. Sezar'ın hakkı Sezar'a...

27 Şubat 2008

Eski Düşman, dost olmaz

Almanya ligi haberlerini okurken karşılaştım Reinhard Saftig ile. Çalıştırdığı Arminia Bielefeld'den de kovulmuş. Aslında eski dost mu eski üşman mı olduğu konusunda kararsızım ama yine e başlığı "eski dost" olarak attım. Reinhard Saftig 1993-1994 sezonunda Kocaelispor'u çalıştırıyordu...

Hani şu Kocaelispor'un çok iyi olduğu ve Türkiye 1.Liginin beşinci büyüğü olduğu dönemlerde. Sonrasında 1994-1995 sezonunda Saftig bir anda Galatasaray'ın başına geçti. Aslında bu birlikteliğin çok uzun sürmeyeceği belliydi ama Saftig artık Galatasaray'ın başındaydı.

Yaşıu tutan Galatasaraylılar çok iyi hatırlar ki ligin ikinci yarısı geldiğinde Galatasaray eksik maçları sebebiyle üç maç üst üste oynayacaktı ve o günkü puan durumuna göre ligin tepesine kurulacaktı bu maçların hepsini kazandığında...

Bu üç maç Gaziantepspor, Samsunspor, Antalya ile idi ve Saftig bu üç maçın tamamını kaybederek Galatasaray'dan kovulmuştu.

Çok iyi hatırlarım ki Ortaokuldaydım ve okuldan çıkmış servisle eve gidiyordum, maçların hepsini servisin radyosunda dinlemiş ve kahrolmuştum, neyse ki sevdiceğim teselli etmişti o maçlarda beni serviste (Keşke tekrar çocuk olsam!)

"Eski düşman, dost olmaz" başlığının böyle olmasının sebebini ise Football Manager ya da Championship Manager oynayanlar ve bu maçları dinleyip,izleyenler bilirler. Açın bakın Football Manager ya da Championship Manager'ı Galatasaray'ın Dislik bölümünde kimin ismi var?

As Roma Inter taraftarını üzmek zorunda !


Juventus maçının kaybında sonra As Roma için toparlanma sürecinin maçsız geçmeyecek olması aslında iyi bir şey diye düşünmüştüm. Bu doğru çıktı, aslına bakarsanız umduğumdan da iyi bir lig maçında As Roma Fiorentina'yı 1-0 ile geçti, Şampiyonlar ligi maçında da Real Madrid karşısında alınan 2-1'lik galibiyetle iyi bir sonuç ortaya çıktı (tabi As Roma için). Serie A'da başını alıp giden Inter'in daha da arkasında kalmamak için Juventus-As Roma maçı, önemli bir maçtı ama malesef kaybedildi.Bu maçı da kaybeden taraf değil kazanan taraf yorumlamalıydı onu da spagetti yaptı. (evet ben ısrar ettimi üzüntüden yazacak halde değildim).

Futbolda yapılan her hatanın ya da alınan her mağlubiyetin neyse ki telafisi var. İşte yarın oynanacak maç tam da bu maç. Inter 60 puan ile ligin tepesinde As Roma 51 paunda, geçmiş senelerdeki maç sonuçlarına bakarsak aslında başa baş bir durum var ki bu iki takım birbirlerini deplasmanlarda da defalarca yendiler. As Roma'nın bunu yani deplasman galibiyetini bir kez daha gerçekleştirmesi lazım, şarrlar elbette zor i Inter'in ligde henüz aldığı bir mağlubiyet bile yok.

Spalletti basın toplantısında oldukça umutlu konuştu, bakalım izleyip göreceğiz. Maçı Kanal 24 21:30'dan itibaren canlı verecek. Benim gönlüm her zamanki gibi As Roma'dan yana elbette.

26 Şubat 2008

Juventus - Torino


Bu gece Torino derbisi var. 0:30 da Kanal 24 veriyor maçı.

25 Şubat 2008

Kerzhakov Moskova'da


Sevdiğim bir futbolcu Kerza, Sevilla'nın sistemine uyum sağlayamasa da çıktığı maçlarda kendini göstermeyi başardı.

Ama standart ikilinin insan üstü performansı yüzünden yol göründü arkadaşa. Daha yaşı genç, 27 yaşında. Dinamo Moskova forması giyecekmiş bundan sonra, bizim takımlar ağlasın forvet diye...

Neleroleyor?


Liglerde bir hafta daha geride kaldı. Neredeyse bütün lig liderleri puan kaybettiler bu hafta. Real, Arsenal, İnter, Bayern ve Galatasaray.

-Real'in bu hafta yediği gol "yenilen en saçma gol" olarak Real tarihine geçer heralde. Barca Levante'yi 5 leyip puan farkını 2'ye indirdi.

-Roma, çok eksik Fiorentina'yı kısır maçta yendi. Mutu ilk yarıda bomboş topu ıskalamasa işler değişirdi tabii, ama İnter 2 puanı bırakmışken Roma'nın kazanmasına sevindim. Genoa'da Boriello atmaya devam ediyor bu arada...

- Spurs Carling Cup'ı aldı. Drogba'nın frikik süsü verilmiş hayvani şutunu izleyin kesinlikle.

Dün akşam maçları taze izlemişken yazmadım. Dolayısıyla aklımdan uçmuş gitmiş detaylar. Neden yazmadın diye sorarsanız, Diablo 2 ve LoD'u yükledim. bugün okula da gitmedim. Oyunu bilenler için söylüyorum; hiç bir ayrıntı, tünel, zindan vs atlamadan act 3'e geldim. LvL 21 duurit oldum.

24 Şubat 2008

Katil Taylor !


Birmingham - Arsenal maçında Taylor'ın müdahalesiyle Arsenal ve Hırvatistan Milli takımı oyuncusu Eduardo Silva'nın feci şekilde ayağı kırıldıve bu cinayetin katili'nin adı da Birmingham oyuncusu Taylor.

Umuyorum Taylor'ın lisansının iptal edilmesine kadar gider bu olay. Yapılan bu hareket ancak bir katil'in futbol sahasında bulunmasıyla ifade buluyor beynimde.

Arsene Wenger maç sonrası yaptığı açıklamada da zaten bu görüşümü teyit etti, "Bu adamın futbol oynaması engellenmeli, futbol sahasında onun yapacağı hiçbir şey yok" diyerek.

Cumartesi Notları


- Dün bi dolu maç vardı ama en büyük - ve maalesef en kötü- haber Eduardo'ydu. Ben yazdığımda sakatlığının boyutu tam belli değildi. 1 yıl diyorlar şimdi.

- Arsenal dünkü maçta Clichy'nin hatasıyla 2 puan bıraktı. Hata dediğim 90 + 4 te yapılınca biraz problem oluyor ister istemez... Onun dışında yine çok gol kaçtı. Birmingham'da Mc Fadden'ın ilk golü güzeldi.

- Şeytanlar uçuşta bu aralar. Ronaldo ayısı 2 tane atmış yine, sağ kanatta durdurulsa sol kanada geçiyor durmuyor, durdurulamıyor. Nani de Giggs'in yerine iyi oturmaya başladı.

- Liverpool'da haftayı kazasız belasız atlattı ama yine bal yapmayan arı görüntüsündeler. Torres'in kutsal ayakları sayesinde kurtardılar puanları. Maçta spikerden duyduğum bir laf vardı onu aktarayım; "Benayoun, Riise ve Crouch gibi ilk 11'in değişmez isimleri bu maçta yedek." OHA diyorum sadece.

- Serie A'dan sadece Torino - Parma maçını izledim. ilk yarıda 6 gol oldu. Parma 4-1 öne geçtiği maçı koruyamadı. Yanlız Gasbarroni'nin frikiği ve Morrone'nin golü izlenmeli mutlaka.

- Juve'de 90 + 2 de penaltıyla yenilmiş. Bravo diyebiliyorum ancak. Bir hafta önce Roma'yı yenip bir hafta sonra Reggina'ya yenilmek Ranieri'ye mahsus bir davranış. Bu hafta içi Torino ile oynayacaklar, kazanmak zorundalar.

- Dün La Liga'da 2 maç vardı. Valenica 2 puana daha kıydı. Mestella'da rezil olmaya devam ediyorlar. Yenemedikleri takım bu kez Recreativo...

- Sevilla yine mükemmel oynadı. Bu adamları izlemek inanılmaz bir zevk veriyor insana... Bu kadar boğucu, bu kadar dik bir oyun oynayan bir takım daha yok şu anda. 5 leyip yolladılar Zaragoza'yı... Fabiano 19 gole ulaştı, gol krallığına koşuyor. Daniel Alves fantastikti. Sağ bek görünümlü 10 numara gibi oynadı. Zaragoza'yı başka bir postta ayrıca incelemek gerek, bu sene benim için en büyük hayal kırıklığı bu takım...

23 Şubat 2008

Hırvatistan&Arsenal Out



Arsenal bugün Birmingham deplasmanında 2 puanı ve Eduardo'yu bıraktı. Maç 2-2 bitti, ama asıl sorun Eduardo'nun sol ayağı kırıldı ve en iyi ihtimalle sezonu kapadı. Muhtemelen Avrupa Şampiyonası'nda da oynamayacak.

Hırvatistan, Almanya, Polonya ve Avusturya ile birlikte 2. gruptaydı. Açıkçası Almanların ardından 2. çıkacaklarını düşünüyordum. Gerçi kayıpları büyük olsa da hala Petric ve Olic gibi 2 üst düzey golcüleri var. Ama en büyük silahlarını kaybettiler.

Arsenal için kayıp daha büyük boyutlarda. Van Persie iyileşti gibi ama 5 aydır oynamıyor, son oynadığında yeniden sakatlanmıştı. Kolo Toure Milan maçında Pato'nun şutuyla sakatlandı, o da uzun süre yok. Bunların dışında Rosicky ve Diaby'nin ne zaman dönecekleri kesin değil. Bunların üzerine Gallas'ın son zamanlarda ki kötü performansını da ekleyince çalan çanları duyabiliyorsunuz.

Buraya kadar çok güzel geldiler, şimdi yıkıldıklarını görmek istemiyorum. Ama Adebayor'un yanına Walcott* ve Bendtner'den gayri adam kalmadı...

*Birmingham maçında 2 gol attı.

21 Şubat 2008

Canınız Sağolsun


Leverkusen'e farklı elendik. Bu postu atarken yüzüm gülüyor, skora üzüldüm ama Galatasaraylıyım ve takımımı ne kadar çok sevdiğimi anladım.

Maçla ilgili yazılacak, çizilecek çok şey var.Orkun, Barış, Lincoln, Song ve Nonda diye giden uzunca bir yazı çıkar ama gerek yok, takımca kötüydük işte. Sezon başından beri Feldkamp'ı destekledim, hala da destekliyorum. Sözlükte yazmıştım; tek endişem kendisinden sonrasıdır.

Takımımı ne kadar çok sevdiğimi anladım demiştim. Barusso'nun golünden sonra -penaltıdan gelen gol- heyecanla ayağa fırlayıp goool diye bağırmışım istemsiz. Kahvedeki insanlar garip garip bakınca oturdum tabii...

Şüphesiz ki dalga geçilecek, alay konusu olacak. Zeka ürünü esprilere her zaman açığız. Ama bu takımdan umutluyum ve söylenen sözler pek de umrumda olmuyor açıkçası.

İnter Karıştı


Liverpool maçına kadar mükemmel takım görüntüsündeydiler. 1 maç bütün düzenleri alt üst etmiş, takım değil bu adamlar yeminlen.

Maçtan sonra İbra "bu akşam ne oldu" diye soran gazetecilere, Materazzi'ye sorun demiş. Yanlız yalı kazığının gördüğü kartların biraz ağır kaçtığını belirtmek gerek.

Bazı taraftarlarda dönüşte Mancini'ye sataşmışlar. Daha ne yapacaktı bilemiyorum. savunmanın göbeği gitmiş. Liverpool golleri Pennant'la buldu diyoruz, aynı şekilde goller Cordoba'dan sonra geldi, onu da belirtmek lazım.

Şimdi işler biraz daha karışacak, Cordoba uzun süre yok, Samuel zaten sezonu kapamıştı, Materazzi ve Burdisso'ya kaldı savunma.

20 Şubat 2008

Ezber Bozan


Şampiyonlar liginde çeyrek final ilk tur maçları tamamlandı az önce. Hemen sonuçları vereyim ;

Roma 2 -1 Madrid
Liverpool 2 -0 İnter
Olympiakos 0 -0 Chelsea
Schalke 1 - 0 Porto

Arsenal 0 -0 Milan
Lyon 1 -1 Manu
Fenerbahçe 3 - 2 Sevilla
Celtic 2 - 3 Barcelona

Bu sonuçlara göre Schalke, Liverpool, Barcelona turun büyük kısmını geçtiler. Fenerbahçe, Manu, Milan, Roma ve Chelsea'de 2. adım için bir nebze de olsa avantajlılar. 8 maçtan 4 ünü takip edebildim.

- Liverpool çok şanslıydı açıkçası. Önce Materrazi atıldı, sonra Cordoba sakatlandı. Daha da yenemeselerdi ayıptı zaten. Liverpool'da belirgin bir dizilim sorunu var, orta sahanın ortasında 3 futbolcu (Lucas, Mascherano, Gerard) oynuyor, Babel sol açıkta Kuyt önlerinde ve Torres en ilerde oynuyorlar. Ama sağ açık yok? Orta 3 lüden biri sürekli yardım ediyor sağ tarafa ama olmuyor işte. Gollerin 2'si Penannt girdikten sonra onun paslarıyla geldi. İnter ise Anfield'da bahtsız bedevi konumundaydı. Üzüldüm mü? Bilakis göbek bile attım.

- Roma - Madrid maçında Roma hakeden taraftı. Madrid etkisizdi, o kadar gol kaçırmasalar böyle olmazdı ama iyi oynamadılar. Yanlız eski Robben yavaştan dönüyor sahaya. Bu bile başlı başına umuttur Madrid için.

- Arsenal - Milan maçında Milan zaten herkesin maçtan önce söylediği gibi beraberliğe gelmişti, aldılar ve gittiler. Arsenalliler 94. dakikada direkten dönen topa yanıyordur şu an. Kaçırdıkları golleri muhtemelen çok arıyacaklar. Milan'da Pato yine sakatlandı, ilk haberlere göre 3 hafta oynayamıyacak. Pato'yu ilerde görmek güzel de istediği topları alamıyor sanki. Yani Pato şu an target man gibi oynuyor ama bu oyunda etkisiz.

- Fenerbahçe maçını midem kaldırmadığından fazla izleyemedim. Yıllardır stardaki tüm maçları korkarak izliyorum zaten, bu maç 3 kişilerdi üstelik. Yapış yapış bir spikerlik anlayışı, iğrenç yorumculuk. Yakında Fener maçlarına Ercan Saatçi'yi de çıkarır bu adamlar. İzlediğim bölümlerde naç ortadaydı. Gerçi 2 takımda beklentilerimin dışında oynadılar bu akşam. Ben Fenerbahçe önde basar diye beklemiştim, kendi sahalarında başladılar, Sevilla topun arkasında kalır demiştim, baskın oynamaya çalıştılar. Zico'ya tebrikler, taktiği işe yaradı doğrusu. Yanlız Roberto Carlos sakatlanınca ezberi bozmak zorunda kaldı, benim de aklımda bu kaldı. Uğur - Gökçek değişikliği yapılamadı. Carlos'un ciddi bir sakatlığı yoktur umarım.

Aslında bu maç için yazılacak çok şey var ama ne kadar iyi niyetli olursam olayım eğer Fenerbahçe'yi övmezsem kıskançlık sayıldığından, eksik bir yön söylesem çekememizlikten kabul edildiği için yazmıyorum artık. Umarım yarın yine Galatasaray'a ve Beşiktaş'a sataşmalar duymam...

- Celtic ilk yarıyı 2 -1 önde kapamıştı. Barca 2. yarıda 3 - 2 yaptı ve turu neredeyse aldı. Messi'nin 2 golü var.

Ha birde Fenerbahçe turu atlarsa, blogda ilk ve son kez olmak üzere bir Fenerbahçe fotografıyla veririz haberi.

19 Şubat 2008

Takım Ruhu


Takımda kalmaları halinde geleceğin 2 kaptanı var fotoğrafta. Uğur'un sakatlığı ciddiymiş, sezonu kapadı muhtemelen ama Avrupa Şampiyonası'na kadar iyileşir.

Her neyse genç futbolcuların birbirlerine olan bağlılıklarını görmek umutlandırıyor insanı. İnsanlığı kaybetmedikçe güzel oluyor bu oyun.

Şampiyonlar Liginde Bugün


20:45 Liverpool - İnter
20.45 Roma - Real Madrid
20.45 Olympiakos - Chelsea
20.45 Schalke - Porto

D Smart olmadığından oradaki maçları yazmıyorum, 21 :45 te Liverpool - İnter, 00:00 da da Roma - Madrid maçı Star'da olacakmış.

18 Şubat 2008

Yiğit #4

Fiorentina CL'ye Doğru


Daha ligin bitimine 15 maç olsa da Milan'ın 3 puan önündeler ve CL'ye gitme şansları var. Muhtemelen lig bitiminde Uefa'ya katılacaklar, Milan son haftalarda toparlar kendini. Ama bu takımın gençlerle bu noktaya gelmesi büyük bir başarı.

Uefa'da Rosenborg'u deplasmanda 1-0 yenmişlerdi. Bu hafta da muhtemelen top 16'ya girecekler. Rakipleri de bi aksilik olmazsa Everton olacak. Uefa durumlar iyi yani, Ligde ise 23 maçta 41 puan topladılar ve 3. Juventus'la aralarında 6 puan var.

Bu sene CL'ye kalma şansını iyi değerlendirirlerse bile seneye kadroya takviyeler yapmaları gerecek ki mevcut kadronun parçalarını korumaları bile çok zor görünüyor. Mutu sene sonuna muhtemelen devlerden birine gidecek, Frey şimdiden Milan dedikodularına karıştı. Orta sahada 10 numara gibi oynayan ve geçen yıl "Serie A'da yılın genç futbolcusu" seçilen Montolivo ve başka bir genç yıldız Kuzmanovic de gelecek seneyi zor görecekler. Tabii Pazzini'yi unutmamak gerekir zira şahane bir form yakaladı ve çok güzel oynuyor.

Her şeye rağmen mor menekşelerin eski günlerine dönmesine çok seviniyorum.

Forza Viola!

Rizesporlu Cumhur

Aşağıdaki görüntü Fenerbahçe - Rizespor maçından, Cumhur'un hakemin oynayın kararına tepkisi.

17 Şubat 2008

Marcello Lippi, Bayern Munich'e doğru

Avrupa Futbol şampiyonası sonrası İtalya Ulusal Takımı teknik direktörü Marcello Lippi'nin Bayern Munich'in başına, sezon sonu ayrılacak olan Otmar Hitzfeld'in yerine geçeceği dedikodusu artık Lippi tarafından da onaylandı.

Daha önce Klinsmann'ın ismi sözleşme'ye rağmen tecrübesizliğe karşı olağanüstü tecrübenin galip çıkmasına izin vermeyecek gibi...

Yeni sezonda Bayern Munich'in başında Marcello Lippi'yi görürseniz sakın ha şaşırmayın.

Bu kararın İtalya'da şok etkisi yaratması ise gayet normal.

Cuore de Drago, 1000. kez forma giydi


Paolo Maldini diğer bir deyişle ve lakabıyla "Cuore de Drago" haftasonu oynanan Ac Milan - Parma maçıyla birlikte futbol hayatı boyuna 1000 resmi maça çıkmış oldu.

Halen 40 yaşında olan Maldini 1984'de başladığı futbol kariyerinde Ac Milan dışında hiçbir takımın formasını giymedi, sık sık da ülkemizde Galatasaray'ın efsane futbolcusu Bülent Korkmaz ile bu yönden karşılaştırılır.

1984 yılında bu yana Ac Milan formasıyla 862, İtalya Ulusal Takım formasıyla 26, İtalya 21 Yaş Altı Ulusal Takım formasıyla da 12 maç oynayan Maldini, kariyerinde 1000 resmi maç oynayarak başka bir rekora daha imza atmış oldu.

*Cuore de Drago: Heart of Dragon : Ejdarha'nın kalbi

Yiğit #3

Superman

Hangisi daha süper?

Michael Laudrup


Fani gözlerimin izlediği en iyi oyuncu sanırım Laudrup'tu. Maradona'yı, Platini'yi, Pele'yi bilmem, ama Zidane'dan daha iyi diyebileceğim tek adam budur.

Kariyeri başarılarla dolu olsa da onu kariyeri ile değil birlikte ve karşısında oynadığı futbolcuların sözleriyle anlatmaya çalışayım. Bakalım hakkında neler söylenmiş;

"Birlikte oynadığım en iyi oyunucuydu" - Raul

"Pele, Maradona, ben ve Zidane ile birlikte dünyanın en iyi 5 oyuncusundan birisi" -Romario

"Gördüğüm en iyi Avrupalı oyunculardan biri. Zarif bir oyun kurucuydu ve onun yaptıklarını saha içinde çok az sayıda futbolcu yapabilirdi. Klubun onun Madrid'e gitmesine izin vermesi tam anlamıyla hayal kırıklığıydı." - Stoichkov

"Muhtemelen birlikte oynadığım en yetenekli ve zarif futbolcuydu." - Koeman

"Her yerinde gözleri vardı" - Jorge Valdano

Dünya tarihine ismi kazınmış futbolcuların ve teknik adamların sözleri bunlar. Şimdilerde Getafe'nin teknik direktörlüğünü yapıyor. Muhtemelen 5 sene içerisinde devlerden birinin başında göreceğiz kendisini...

Son bir not olarak kariyeri boyunca hiç kırmızı kart görmediğini ekleyip bitiriyorum postu.

Juventus - Roma


Maçı kaptanın muhteşem frikiği ile benim takım kazandı. Dismenore yazı hakkını bana verdi Roma'lı olarak. Elbette delicesine taraftarı değilim Juve'nin ama işte Baggio'dan gelen, Del Piero ve Zizou ile devam eden bir sevgi var.

Açıkçası İnter'in şampiyon olmaması için dünkü maçı Roma'nın kazanmasını isterdim. Ama o frikikten sonra kazanmak güzel geliyor. Frikik golünden sonra santra ile başlayan atakta Perotta'nın topu direkten döndü. Onun dışında Ranieri 1-0 ın üzerine yattı diyebiliriz.

Juventus bu galibiyetle şampiyonlar ligine 1 adım daha yaklaştı. Bu kadroya şu an kiralık verilen çok yetenekli gençler eklenecek. Muhtemelen 1-2 büyük transfer daha yapılacak ve eski ihtişamına kavuşacak takım.

Barcelona Hakem Zoruyla


Bugün ispanyol basınında çıkacak başlıklardan biri bu. Madrid'in Betis'te 3 puanı bıraktığı hafta Barcelona'nın saçma sapan bir penaltıyla galip gelmesiyle yine yeşillenecek hakem tartışmaları.

Maç çok zevkli değildi açıkçası, ilk yarı Barca, 2. yarı Zaragoza oynadı. Zaragoza kaçan golleri ve özellikle penaltıya üzülüyordur muhtemelen... Bu arada tribünlerden Gabriel Milito'ya iyi saydırmalar geldiğini de belirtmek gerek.

Sıradaki gelsin !


Old Trafford'da oynanan FA Cup maçında bu gece tam manasıyla Manu sovu vardı. Arsenal karşısında alınan 4-0'lık galibiyet sonrasında Manu çeyrek finalde Chelsea'nin rakibi oldu.


Maçta en çok dikkatimi çeken skorun 4-0 olmasına rağmen taraftarın daha fazlasını istemesiydi ki bu hemen aklıma Sinan Engin'in "Avrupalı acımıyor, yakaladıysa atıyor" sözünü getirdi.


4-0 sonrasında Nani'nin maça damgasını vuran adam olduğunu kanıtlamak istercesine yapmak istediği şov ve akabinde Arsenal futbolcularının sinirlerinin gerilmesi dikkat çeken noktalardı.


Maç sonrası Manu Tv'ye demeç veren Rooney'in "Yarı finale kalacağımızdan eminim" sözleri ve maçtaki performansı Chelsea FC için dikkate alınmaya değer bilgiler.

16 Şubat 2008

Juventus - Roma



Not : Kadrolar bunlar değil. Maç 21 : 30 da 24'ten naklen yayınlanacak.

15 Şubat 2008

Futbolda Etik ve İş Ahlakı


Futbol ve diğer spor dalları için kurulmuş bir etik kurulu var mı bilmiyorum. Ama kurulması gerekir. Çünkü başarı uğruna bazı değerlerden taviz vermek doğru değildir. Neden kurulması gerektiğini son zamanlarda meydana gelen olaylardan örneklerle anlatmaya çalışayım.

-Başlangıç olarak Mesut Özil'in durumuna bakalım; futbolcu kluple kontratını uzatmak istemedi. Bunun üzerine klup sözleşmesinin bitmesine 1 yıldan fazla bir süre olduğu halde ilişiğini kesti ve boşa çıkardı, eğer satılmasaydı sahaya çıkamayacaktı. Klubun yetiştirdiği futbolcuyu elinde tutmak istemesi normal, ancak futbolcu kabul etmedikten sonra bu yapılanlar doğru mu?

- Son dönemlerde ortaya çıkan bir başka konu bonservis bedelleri. Özellikle genç futbolcular kariyerlerinin başlarında büyük bir hata yapıp çok uzun kontratların altına atıyorlar imzalarını. Parladıkları zaman da klupleri saçma sapan bonservis bedelleri istediğinden ayrılamıyorlar genellikle. Burada Fifa'nın yeni uygulaması devreye giriyor, klupler kalan kontratın klube ödenmesi karşılığı futbolcuyu transfer edebilecek.

3 büyüklerden 3 örnek verelim;

- Kendi takımından başlayayım, Feldkamp sezonun başlamasına çok az bir süre kala bazı futbolcuları kadroda düşünmediğini söyledi ve kadrodan çıkardı. Transfer döneminin bitmesine çok az bir süre kaldığı için futbolcular kendilerine klup bulamadılar. Bunun üzerine klup futbolcuları kiralık olarak başka bir takıma verdi.

- Fenerbahçe'de son yaşanan olaya bakalım; Appiah kendi internet sitesinden sakatlığı ile ilgili açıklamalar yaptı. Klubün kendisine yanlış teşhis koyduğu, sözleşmesini ona sormadan uzatmaya kalktığını yazdı. Klup yanlış teşhis kısmını yalanladı, hayal ürünü dedi.

- Beşiktaş'ın etik konusunda ki sorunları ise diğer iki takıma göre çok daha büyük. Kazma ötesi bir yönetim kurulu ve başkanları var çünkü. Neyse somut bir örnek olarak hemen Holosko transferine gidelim. Futbolcu için 5 milyon ytl para + Koray - takım kaptanlarından biri- ve Burak'ı önerdi. Futbolcular gitmek istemeyince kadro dışı bırakırız dediler.

Genellikle kluplerin yaptığı etik dışı davranışlardan bahsettik. Birde futbolcular cephesi ve iş ahlakı mevzusu var ki evlere şenlik. Bu konuyu yüzeysel olarak geçeyim, girersek çıkamayız çünkü.

Nba'de sıkça karşılaşılan bir durum; kontrat'ı imzalayana kadar her şeyini ortaya koyan oyuncular kontrat imzaladıktan sonra yatıyorlar genellikle. Bu futbolda da var. Bunu önlemenin pek bir yolu yok, maç başına para bir yere kadar çare, ama illa ki garanti para veriliyor. Sözleşmesi devam eden futbolcuların klup yönetiminden habersiz başka takımlarla görüşmesi de bir örnek olabilir buna.

Evet giderek büyüyen bir sektör futbol. Ama bu büyümenin beraberinde yozlaşmayı getirmesi önlenmeli. Her şey başarı ve para demek değildir.

Ronaldo - Efsane Bitti


O en iyisiydi, keşke böyle bitmeseydi...

13 Şubat 2008

Uefa kupasında gecenin sonuçları


Zenit St. Petersburg 1 - 0 Villarreal
Galatasaray 0 - 0 Bayer Leverkusen *
AEK Athens 1 - 1 Getafe
Brann Bergen 0 - 2 Everton
Werder Bremen 3 - 0 Braga
Anderlecht 2 - 1 Bordeaux
Marseille 3 - 0 Spartak Moscow
PSV Eindhoven 2 - 0 Helsingborg
Rangers 0 - 0 Panathinaikos
Sporting Lisbon 2 - 0 Basel

* Güzel futbol, turu geçme yönünde gerçekten umut vericiydi.

11 Şubat 2008

Van Der Vaart, Mavilere Doğru...


Malumunuz geçen yaz Chelsea ve Juventus, Van Der Vaart ile ilgilenmiş ancak Van Der Vaart Hamburg'da kalmıştı. Şimdi transfer, Chelsea Scout'ı Rainer Bonhof'un haftasonu Hamburg maçını izlemesiyle yeniden gündeme geldi.

Rainer Bonhof "Buraya hangi futbolcuyu izlemeye geldiğimi söylemem, siz en çok kimle ilgilendiğimizi düşünün" diyerek kafalardaki soru işaretlerini bir parça giderdi ama ayrıntı vermemesi hala bu transferin spekalüsyon noktasında olduğunu gösteriyor.

Van Der Vaart'ın konu hakkında "Şu an için diğer clüplerin teklifleri benim için ikinci planda, Hamburg ile şampiyon olmak istiyorum." dese de ben önümüzdeki yaz Van Der Vaart'ın Chelsea forması giyeceğini düşünüyorum.

Premier Notları


- Haftanın en önemli maçında gol olmadı. 2 takımda göbekte 3'er orta sahayla oynayınca (gerard-lucas-mascherano, ballack- lampard- makalele) ortada geçti maç. Skor 2 takıma da yaramadı. Liverpool artık şampiyonluktan çekti elini ayağını, CL için oynayacaklar.



- Derbide City çaktı yine. 30 küsür yıldan bu yana ilk defa bir sezonda 2 maçı birden maçı kazandılar. United formaları güzeldi, reklamsız, düz kırmızı. City çok güzel gidiyor, nazar değmez umarım.





- Arsenal bu akşam Blackburn'le oynayacak. Kazanırsa -ki puan kaybetmesi süpriz olur- farkı açacak yeniden.

İspanya Notları


- Barca 2 puanı daha yolda bıraktı ve Real'le arasında 8 puan var. Sevilla maçı hakeden taraftı bana göre. Bu arada Sevilla'nın savunması dandik diyen kimse halt etmiş. Adamlar maç seçiyor, büyük maçlarda inanılmaz kapanıyorlar, Kanoute ve Fabiano kendi sahasının ortasına kadar kovalıyor rakipleri. Sanırım Diego Capel android. Başka bir açıklama bulamadım bu oyuna. Maç boyunca ezdi geçti Oleguer'i. 92. dakikada yaklaşık 70 metre dribling yaptı ki sormayın gitsin. Barca ise 1 puanı Messi sayesinde aldı.


- Madrid ligin ötesinde bu sezon. 7-0 la ilgili yazacak pek bir şey yok açıkçası. Bütün oyuncular şahane. Yanlız Gago yaşına da bakılınca fantastik bir oyuncu. O çıkana kadar kaleyi göremedi Valladoid. Bir parantez de kaptana açmak lazım, altyapıdan gelen Soldado oyuna girdikten sonra orta sahaya geçti, koştu, bastı, oyunu açtı. 7. golde orta sahadan attığı uzun pasla geldi. Büyük adam bu Raul. Drenthe iyi bir yedek, as oyuncu olması çok çok zor açıkçası. Marcelo'nun da savunmayı öğrenmesi lazım, yoksa işi zor.

- Valencia maçını izleyemedik, ama 3 atmışlar. David(Villa+Silva) dan gelmiş goller. İspanya'nın geleceği bu takımda yatıyor.

10 Şubat 2008

Afrika'nın en iyisi o !


C.a.f. (Afrika Futbol Konfederasyonu) tarafından verilen ödül 2007'de Avrupa doğumlu Mali'li Frédéric Kanouté'un oldu.

Salif Keita'dan sonra bu ödüle layık görülen ikinci mali'li futbolcu olan Kanout
é, geçtiğimiz yıl içinde takımı sevilla için üst düzey bir peformans göstermişti. Bildiğimiz üzere Sevilla iki yıl üst üste Uefa kupasının da sahibi olmuştu.

Bu ödüle en son Didier Drogba layık görülmüştü.

Roma inançlı !


As Roma geçen hafta 3-0 kaybettiği Siena maçından sonra İtalyadaki futbol otoriteleri sanırım Inter'in hala yenilgisiz olmasından cesaret de alarak şampiyonluk umudu için oldukça kötümser konuşmuşlardı, hatta Inter'i neredeyse şampiyon ilan etmişlerdi...

Aslında biz ülkemizde bu tarz ilanlara çok tanık olduk, bunun genelde ikinci sırada yer alan kovalayan takıma yaradığını düşünüyorum.İlk sıradaki takım hem bulunduğu konumdan hem de sürekli peşinde olan takımdan genellikle rahatsız oluyor... Roma gerçi Inter'i geçen hafta aldığı mağlubiyetle oldukça rahatlatmıştı, bununla beraber ortada sekiz puanlık da bir fark var ve gerçek bu.

Bu gece'ye geldiğimizde, bu hafta içinde kaptan Totti'nin "Yarış henüz bitmedi" demecinden sonra iyi bir Roma oyunu bekliyordum Reggina karşısında, öyle de oldu. 22. dakika'da Mancini-Totti-Panucci ortak yapımı bir gol ile Roma 1-0 öne geçti. bu dakikadan sonra Roma bastırsa da bir gol daha bulup rahatlamak istemenin getirdiği stresle 70 .dakikaya kadar gol üretemedi ki 70. dakika'da Mancini skoru 2-0'a getirdi. Maç böyle de bitti, e iyi de oldu.

Reggina'da Makinwa en etkili isimdi. Bunu söylemeden geçemeyeceğim.

Roma'nın kazandığı bir dünya, her zaman cennettir.

Nancy yine sürpriz yaptı

Bu sezon Fransa Ligini uzun süre Lider götürerek Fransa liginin sürpriz ekibi olan As Nancy, son haftalarda düşüş yaşasa da ligi sene başındaki tahminlere göre beklentilerin oldukça üstünde bir yerde bitirecek gibi gözüküyor.

Lig'in sürpriz ekibi olan Nancy geçtiğimiz hafta bir sürprize daha imza attı, taraftarları için hoş olmayan bu sürpriz ile Nancy, Fransa 5.ligi takımı Carquefou'ye elenerek kupa dışı kaldı.

Lige beklenenden iyi başlaması insanlarda kupada da beklenti oluşmasına sebep olmuştu bu kez de beklenenden kötü oldu sonuç.Bakalım bu kötü sonuç sonucunda performansının daha da kötüleşeceği tahminlerine bir sezonda 3. sürprizi yapabilecek mi Nancy takımı ?

08 Şubat 2008

Yiğit #2

Yok Artık Ercan Taner


Ntv'ye transfer olduğunda Nba maçlarının özetlerini sunacağını bilmiyordum. Ama sanırım dün izlediğim özetlerde dinledim kendisini. Telaffuz hataları dışında çok eğlenceli ve heyecanlı bir sunum oldu açıkçası.

Micah Richards


Kontratının bitimine 3 yıldan fazla zaman varken yeni bir kontrat imzalamış. Aldığı para ne kadar arttı bilmiyorum ama yeni kontratı gereği 5 buçuk yıl daha City'de. Önemli bir haber bu, çünkü kendisi Paul İnce'den sonra İngiltere'nin siyahi kaptanı olacak.

Takdir ettim bu genç adamı, iyice boku çıkan, dini imanı para olan bir ligde klubu sevmesi ve kalmak istemesi çok güzel.

Bu arada imzaladığı kontrat süresi ile City rekoru kırılmış...

Premier Notları


- Bu hafta çok önemli 2 maç var; Chelsea - Liverpool ve Man City- Man Utd.

-Haftanın en önemli maçı derbi bana göre, Man City'nin bu seneki şahane formuna United'ın futbolu eklenince düşünmesi bile heyecanlandıran bir maç haline geliyor. City sezon başından beri ilk defa geçtiğimiz hafta kaybetti evinde(Arsenal). Manu'da işler yolunda; Scholes ve Ji Sung oynayabilecek durumdalar, Saha'da yedekler arasına girer sanırım. City'de ise Benjani muhtemelen ilk maçına çıkacak.


-Liverpool ilk maçta yanlış bir penaltı kararı sonrası (Lampard'ın da açıkladığı üzere) beraberliğe razı olmuştu. Şimdi işleri biraz daha zor, Carvalho'nun cezası bitti, Lampard'ın dönme ihtimali yüksek ve Obi Mikel ACN'den döndü. Buna karşılık Liverpool ilk maçta golü atan Torres'i kaybetti. Milli takımdan sakat dönmüş El Nino.Voronin sakat, Xabi cezalı... İşi zor açıkçası Liverpool'un

-Arsenal'de sakat oyuncularına kavuşuyor; Almunia, Rosicky ve Gilberto Silva döndüler. Kolo Toure ve Eboue'de yetişebilirler belki pazartesi günkü maça...

07 Şubat 2008

Milli Maçlar


Dün bir dolu hazırlık maçı yapıldı milli takımlar arasında. Türkiye - İsveç ve İngiltere - İsviçre maçlarını izleyebildim sadece.

Milli takımlar düzeyinde futbolu çok severim, Dünya Kupası en sevdiğim turnuvadır. Çocukluktan gelen bir sevgi herhal. Ama giderek büyüyen klupler pek sevmiyor, Ronaldo'nun veya Torres'in sakatlık haberini almak istemiyorlar. Bu yüzden de oyuncuları sigorlattırmak gündemde, federasyonların güvence vermelerini istiyorlar. Ama bu pek kolay değil, eğer bu istek gerçekleşirse muhtemelen Portekiz kanadında Ronaldo olmayacak. Federasyonlar risklere karşı daha ucuz oyunculara yönelecekler

Teknik Direktör konusu var birde. İtalya'da Donadoni, İspanya'da Aragones, bizde de Fatih Terim sürekli eleştiriliyor ve en geç kupa sonrasıda görevlerini bir şekilde bırakacakları konuşuluyor. Ama bu kadar eleştirirken şunu göz önüne almıyoruz mesela; Milli takım için toplanma günü pazartesi olmak zorunda, yurtdışında oynayan oyuncuların geliş süreleri göz önüne alındığında pazartesi akşamı yorgun bir takımı ancak toparlayabiliyorlar. Salı günü antreman yapıp çarşamba da maça çıkıyorlar. Yaratıcı bir sistem oturtmak, değişik şablonlar denemek çok zor. Klupler bazında bakıldığında bile ağustos ortasına kadar yapılan onlarca antreman ve hazırlık maçlarına rağmen ilk maçlarda bocalıyor takımlar.

Bu açılardan bakıldığında işleri çok zor, üstüne de bütün ülke antrenör kesilip eleştri yağmuru başlayınca büyük bir baskı oluşuyor. Oyuncu tercihleri konusu da çok büyük bir sorun; neden onların oyuncusu alındı bizim yok tartışmaları alıp yürüyor.

Açıkçası Demokles'in kılıcı tepesinde adamların. Bu demek değil ki eleştirmek günah; elbette sorgulanacak hataları, seçimleri ve tarzları. Bunu yaparken biraz daha anlayışlı olunmalı ama...

Vaktim olduğu bir zaman da Fatih Terim'i ve bizim takımı yazarım.

Benjani Gitti


Defoe'nun Portsmouth'a gidişi sonrası bu transferde belliydi aslında ama yazmak istemedim imzalar atılmadan. Galatasaray taraftarı olduğumdan inanmıyorum kolay kolay.

Eksikliği mutlaka hissedilecektir, iyi bir golcü zira Benjani. Forvette Utaka, Baros, Defoe ve Kanu kaldı. Defoe ilk maçında attı gerçi golünü Chelsea'ye...

Man. City açısından ise süper transfer, Vassell ve Mpenza gibi bal yapmayan arılardan gına gelmişti.

06 Şubat 2008

The Goal Twins : Gianluca Vialli


Cem yılmaz için şato'da yaşıyor olmak bir espri ama Vialli için bu bir gerçek zira kendisi 1964'de bir şatoda dünyaya gelmiş bir prens demeyi isterdim ama futbolcu, futbolun prensi de diyebiliriz.Kendisiyle alakalı söylenecek çok şey var kesinlikle...

Renkli kişiliğine değinsek koca bir sayfa doldurabiliriz, kelliğiyle alakalı futbol hayatı boyunca oynadığı takımlarda kendisine yapılan şakaları ele alsak yine bir koca sayfa doldurabiliriz. Şüphesiz ki tanrı onu bize izleyelim diye yollamış, ben onun Chelsea macerasından çok İtalya'da özellikle Juventus'da geçen kariyerine değinmeyi daha uygun buluyorum.

Şato'da doğan Vialli 90's boyunca şu anda 20'li yaşların ortalarında olanların hatta sonlarını yaşayanların hatırladığı en büyük efsanelerden birisi.1980'de doğduğu Şato'nun bulunduğu yerel Cremonese'de başladı futbol hayatına... Artık evden ayrılma zamanı geldiğinde yıl 1984'ü gösteriyordu ve yeni takımı Sampdoria idi.Burada tam 296 maç oynadı ve 115 gole imza attı.1992 yılına kadar formasını giydiği Sampdoria'dan Juventus için ayrıldı.Vialli efsanesi aslında tam da bu noktada başladı.Juventus'un o dönem bir diğer efsane ismi Fabrizio Ravanelli ile birlikte Serie A'nın tozunu atıyorlardı.O dönemki kadroda şimdilerde Juventus'un bir diğer emektarı olan Alexandro Del Piero'da yeni yeni yer edinmeye başlamıştı.

90's ortalarında oynadığımız Menejerlik oyunlarını hatırlayınca şimdiki kadar gelişmemiş de olsa Ultimate Soccer Manager isimli oyunda varsayılan olarak seçtiğim tek takımdı neredeyse Juventus bu kadro sayesinde belkide. O dönem sokakta futbol oynarken herkes kendisine bir isim takardı, ben genellikle Ravanelli ya da Vialli olurdum (Alakam olsa bari, çok kötü oynarım futbolu malesef ki)

Vialli, Serie A'nın tozunu atmasının ardından son durak olarak Chelsea'yi seçti 1996 yılında.Juventus'da geçirdiği sezonlarda 157 maçta 48 gole imza attı.

Chelsea macerası sadece şimdiki Chelsea'yi prdon Chelski'yi bilenler için aslında pek de anlaşılabilir değildi, bu şahsen sokakta futbol oynarken seçtiğim isim konusunda Ravanelli'ye kayarak yaptığım hayatımdaki ilk değişiklik olabilir. (tamam, biraz abarttım)

Vialli, Chelsea'de 3 sene geçirdi aslında 4 sene, (bkz : durun açıklayabilirim)... 1996 ile 1998 arası sadece futbolcu olarak hizmet verdiği Chelsea'de 1998 yılından itibaren Oyuncu-Manager ve Manager olarak 2000 yılına geldi.2001 ile 2002 arasında Watford Manager'i olarak çalıştı, o günden bu yana takım çalıştırmıyor ve İtalya'nın Sky italia kanalında yorumculuk yapıyor.

Renkli kişiliğine değinmedik diyen olursa diye değinelim hemen... 1994 Dünya kupasında formasını giydiği İtalya'dan Ariggo Sacchi tarafından uzaklaştırılan Gianluca, Brezilya ile oynanacak final maçında Brezilya'yı desteklediğini açıklamıştı.

Matigol


Batistuta'dan sonra ilk defa bir oyuncuya yakıştırdım gol lakabını. Geçen sezon Güney Amerika'da yılın futbolcusu seçilmişti. Akabinde soluğu Villareal'de aldı. Sezon başında Real ve Chelsea ile de anıldı adı ama Pellegrini'nin de Şili'li olmasından kelli Villa'nın yolunu tuttu.

Muhteşem bir potansiyeli var aslında, sol açık, forvet arkası hatta forvet oynayabiliyor. Oyun kurma yeteneği var. Şans bulabilirse yeni Van der Vaart olabilir belki. Şahane bir frikik kullanıcısı, özellikle sol kanatta oynadığında çok hızlı, durduralamaz dribingleri var.

Niye yazdık bu adamı durduk yere? Hakkında çıkan transfer dedikodularından elbette. İnter, Lazio ve Liverpool izlemeye almışlar genci. İnter'e yakışır aslında, en azından İnter maçlarını izlemek için bir nedenimiz olur.

Yiğit #1

05 Şubat 2008

Bebeto


Gölgede kalan bir kahraman var sırada, aslında gölgesinde kaldığı kişi futbol tarihinin en büyük 5 golcüsünden birisi olunca çok da dert etmiyoruz. Evet Romario'nun 94 dünya kupasındaki partneri, orjinal ve çok güzel bir gol sevinci olan Bebeto konumuz.

Brezilya adına 3 dünya kupasında Romario ile birlikteydi. 90'da Arjantin'e elendiler ikinci turda, 94 kupasında Baggio penaltıyı kaçırınca altın madalyayı taktılar, 98'de ise gümüş madalyayı. Brezilya formasıyla 76 maçta 42 golü var.

Kişisel kariyeri ise biraz çetrefilli, 96 yılına kadar inanılmaz çıkış, sonrasında daha inanılmaz bir iniş. Nasıl ki Baggio denilince akla hemen kaçırdığı penaltı geliyor, Bebeto deyince akla hemen kullanmayı reddettiği penaltı gelir. Büyük bir lider olma, hatta belki formayı emekli etme şansını tepti. Deportivo halkı ilk defa onun sayesinde heyecanlandı şampiyonluk için. Ama elbette oraya kadar getirdiği unutulacak, penaltı atmayan korkak olarak kalacak adı. Yeri gelmişken Deportivo adına çıktığı 131 maçta 86 gol attığını da yazayım.

Çok güzel bir renkti sahalarda. Kayan bir yıldız gibi, büyüleyici ama kısa süreli...