Dün bir dolu hazırlık maçı yapıldı milli takımlar arasında. Türkiye - İsveç ve İngiltere - İsviçre maçlarını izleyebildim sadece.
Milli takımlar düzeyinde futbolu çok severim, Dünya Kupası en sevdiğim turnuvadır. Çocukluktan gelen bir sevgi herhal. Ama giderek büyüyen klupler pek sevmiyor, Ronaldo'nun veya Torres'in sakatlık haberini almak istemiyorlar. Bu yüzden de oyuncuları sigorlattırmak gündemde, federasyonların güvence vermelerini istiyorlar. Ama bu pek kolay değil, eğer bu istek gerçekleşirse muhtemelen Portekiz kanadında Ronaldo olmayacak. Federasyonlar risklere karşı daha ucuz oyunculara yönelecekler
Teknik Direktör konusu var birde. İtalya'da Donadoni, İspanya'da Aragones, bizde de Fatih Terim sürekli eleştiriliyor ve en geç kupa sonrasıda görevlerini bir şekilde bırakacakları konuşuluyor. Ama bu kadar eleştirirken şunu göz önüne almıyoruz mesela; Milli takım için toplanma günü pazartesi olmak zorunda, yurtdışında oynayan oyuncuların geliş süreleri göz önüne alındığında pazartesi akşamı yorgun bir takımı ancak toparlayabiliyorlar. Salı günü antreman yapıp çarşamba da maça çıkıyorlar. Yaratıcı bir sistem oturtmak, değişik şablonlar denemek çok zor. Klupler bazında bakıldığında bile ağustos ortasına kadar yapılan onlarca antreman ve hazırlık maçlarına rağmen ilk maçlarda bocalıyor takımlar.
Bu açılardan bakıldığında işleri çok zor, üstüne de bütün ülke antrenör kesilip eleştri yağmuru başlayınca büyük bir baskı oluşuyor. Oyuncu tercihleri konusu da çok büyük bir sorun; neden onların oyuncusu alındı bizim yok tartışmaları alıp yürüyor.
Açıkçası Demokles'in kılıcı tepesinde adamların. Bu demek değil ki eleştirmek günah; elbette sorgulanacak hataları, seçimleri ve tarzları. Bunu yaparken biraz daha anlayışlı olunmalı ama...
Vaktim olduğu bir zaman da Fatih Terim'i ve bizim takımı yazarım.
07 Şubat 2008
Milli Maçlar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder