Çok zevkli bir maçtı, sürekli söylediğim sapık futbol ve hayvani kondüsyonu bir kez daha gördüm ManU'da... Scholes'un mükemmel golü "gollü beraberlikler dışında tüm beraberliklerin yaradığı" Barcelona'ya yetti (ah ilker yasin ah). Kantone olsa böyle olur muydu yoksa daha mı farklı olurdu bilmiyorum. Ronaldo çok hırslıydı, kaybettiği topun arkasından inanılmaz deparlar attı ama Zambrotta'ta tarafından da mükemmel bir şekilde durduruldu. Barcelona'da ise Eto'o kötüydü. Frank Rijkaard sezonu elleri boş bir şekilde kapamayı garantiledi, sezon sonuna eline biletini alır herhalde...
30 Nisan 2008
Finale İlk Bilet Manchester'ın
29 Nisan 2008
Mayıs Ayının Konusu
Konseptimizin bu ayki kısmını "Bira" oluşturacak. Kullanılan 70 oyun 28'ini aldı bira, yine tahmin edemediğim bir sonuç çıktı anketten.
Mayıs ayı boyunca fırsat buldukça bira ile ilgili bildiğimiz şeyleri yazacağız. Üretiminden tarihine, kültüründen nasıl içilmesi gerektiğine kadar bir çok konu var önümüzde.
Birde uzun süredir niyetlenip de yapamadığım bir anket için fırsat buldum. 2000'li yılların en iyi forveti kimdir? Bu sorunun cevabını bulmak imkansız, ben anketteki isimleri ayıramıyorum birbirinden. Zaten anketin amacı da 1. belirlemek değil, oluşan sonuca göre futbolcuları sıraya koyup kariyerlerini incelemek.
"Tanrı'nın eli" Kanal 24'de.
Daha önce burada bir yazı yazmıştım "The Hand of God" (Tanrı'nın Eli) ile ilgili, hatırlarsınız. Bugün aynı adlı belgesel Kanal 24 isimli kanalda saat 21:30'da yayınlanacak. Maradona'yı tanımayan yeni nesil varsa ki sanmıyorum ama çok şey öğrenecek.
28 Nisan 2008
Çabuk Dön Hasan
Vakti zamanında kendisi için şöyle bir şey yazmıştım. Aktif Türk futbolcular içerisinde daha fazla sevdiğim bir adam yoktur. Bugün ameliyat olmuş Acıbadem Hastanesinde... Acil şifalar dileriz kendisine...
Afferim Evladım Çok Doğru Düşünmüşsün
Dünkü maç sebebiyle yazı yazamadık dün. Eh bu kadar konuşulmuşken derbiyle ilgili bir yazı da ben yazayım da eksik kalmayım.
Futbol açısından 50 kez değerlendirildi aslında Zico'nun yanlış tercihleri, futbolcuların isteksizliği, Galatasaray'ın boğucu oyunu... Sadece Lincoln olsa Galatasaray açısından daha iyi olurdu deyip susayım girmeyim o konulara, ben bugün Ercan Saatçi'nin yazısını değerlendireyim.
Uzun süredir kendisine "Abi sen bu muhabbetleri pek beceremiyosun bırak istersen" tadında bir mail atmak niyetindeydim. Bugünkü yazısından sonra aldığı tepkilerle bir kez daha düşünür sanıyorum.
Sabah yazısını okuduğumda aklımdan milyonlarca küfrün geçtiğini yalanlayacak değilim. O boş yazıyı bloga koymayacağımdan buradan ulaşabilirsiniz.
Şimdi konumuz futbol, hazımsızlık ve saldırı. Bugün Antu'da giriş sayfasına böyle bir iddayı getirmiş, hayır gerçekten aciz bir görüntü oluyor bu. Sadece kendilerini değil milyonlarca Fenerbahçe taraftarını da töhmet altına sokuyorlar. Bir de dün sarhoş taraftarların Samandıra'yı basması olayı varki rezaletin dik alası.
Kardeşim bu adamlar sayesinde 2 hafta öncesine kadar göğsün şişkin şişkin dolaşmıyor muydun sen? Bu hayvanlık neden peki? Neyse yahu daha fazla yazmaya gerek yok bu konular hakkında.
Ercan Abi "maçın 3 adamını yazmayı unutmuşsun?"
27 Nisan 2008
Liam Harker Asla Yanlız Yürümeyecek
Hafta içi oynanan Liverpool - Chelsea maçında ekrana çok kısa süreliğine bir afiş gelmişti:
"Liam Harker Won't Walk Alone"
Liam Harker 17 yaşında bir Liverpool fanı. Bağırsak kanserine yakalanmış ve gördüğü tedaviler işe yaramamış. En sonunda hastane son günlerini evinde geçirmesi için izin verdiğinde Liam babasından oyuncuların imzalı formasını istemiş, o formayla gömülmek için. Bunun üzerine harekete geçen babası formayı almış, ama Liam seyahati kaldıramıyacağı için gidememiş formasını almaya. Forma ve "Seninleyiz" temalı bir mesajla eve dönmüş babası. Maçta da Kop tribünü büyük bir afiş hazırlamıştı Liam için.
Ben bu yazıyı yazarken belki de nefes almıyor Liam... Umarım rahat uyuyordur..
26 Nisan 2008
Pat Lampard'a...
Manchester şampiyonluğu ilan edebilmek, Chelsea ise gururunu korumak ve 2. kaptan Lampard'ın acısını hafifletmek için sahadaydı.
Aslında maçtan önce Ferguson'un açıkladığı gibi Chelsea 1-0 galip başlıyordu maça. Şampiyonlar ligi'nde yarı final oynayan 2 takımdan Chelsea salı, Manchester ise çarşamba akşamı oynamışlardı. 2 takımda deplasmandaydı ama Manchester daha fazla yol katetmiş ve yorgunluk daha fazla hissedilir olmuştu. Üstüne üstlük Chelsea çarşamba Manchester ise Salı günü tekrar CL'ye çıkacaktı ve Manchester normal olarak defansif oynayıp beraberlik kopartma peşindeydi.
Ama fiziksel yorgunluğa Chelsea'nin inanılmaz hırsı eklenince ilk dakikalarda çok zorlandılar. Hepsinin üzerine Vidic'in sakatlığı da tuz biber olunca mağlubiyet kaçınılmaz görünüyordu.
Ballack'ın golünden sonra tüm takımın "Pat Lampard: Rip" formasını havaya kaldırması güzeldi. Paranın takımı gibi sıfatlarla anılsalar dahi inanılmaz bir bağ var oyuncular arasında.
Tabi bağ demişken frikik için kavga eden Drogba ve Ballack'tan bahsetmiyorum. Gerçek olan bir şey var ki Drogba'nın saçma bir şekilde frikik kullanmakta ısrar etmesi. Son 1-2 aydır neredeyse bütün frikikleri kendisi kullanıyor ve hatırladığım kadarıyla sadece 1 golü var(lig kupası finalinde Tottenham'a). Bunun yanında Ballack sayılı frikik ustalarından birisi ve o varken Drogba'nın kullanması gerçekten absürd bir durum.
Carvalho'nun ilginç hatasıyla eşitliği yakaladı Manchester. 2. yarının başından golün gelişine denk hızlı ve güzel bir futbol izledik. Rooney golü attı ve sakatlığınından dolayı çıktı.
Manchester yeniden kapanmaya başlamıştı ki çiçeği burnunda ön libero olan Carrick'in eline çarpan top (ki pozisyonu net göremedim, bana yanlış karar gibi geldi) penaltıya sebebiyet verdi. Bu kez Ballack, Drogba'nın şımarıklığıyla uğraşmayıp topu kendisi aldı ve Van Der Sar'ı ters köşeye yatırdı.
Son bölümlerde bu kez Manchester bastırmaya başladı, özellikle son 10 dakika 2 kez çizgiden çıkan top (Ashley Cole ve Shevchenko) Chelsea'nin yarışa ortak olmasını sağladı. Bütün sezon yatan Sheva'nın belki de şampiyonluğu getiren kurtarışı yapması komik.
Son durum şudur:
Her 2 takımda 81 puanda ve Manchester ikili averajla önde. Bu yüzden kalan 2 maçı kazandığı takdirde şampiyon olacak. Ama futbol bu, bir sonraki maçları West Ham'la ve kolay geçmeyecek.
25 Nisan 2008
Bu da ne ki böyle !
İlk gördüğümde hakikaten " Bu da ne ola ki" diye tepki verdim bu objeye karşı. İlk planda acab hani şu uzay çağında insanlar hap şeklinde yiyeceklerle beslenecek konusu aklıma geldi, muhtemelen karpuz'un içindeki vitaminleri bulunduran elektroni bir karpuz da sanmadım değil (yok artık!) Sonra düşündüm de üstünde "Adidas" yazıyor, Adidas karpuz üretecek değil ya...
Meğersem bu yakın zamanda karşımıza çıkacak "Adidas"ın yeni teknolojik toplarından birisiymiş. 2010 Dünya kupasında takımlar bu top ile yapacaklarmış karşılaşmaları.
Adidas'ın bu tenoloji merakını bilmiyor değiliz elbette, 2002 dünya kupası için “Fevernova” isimli topu üretmişlerdi, saat 130 km hızla gidiyordu bu top, hemen akabindeki büyük organizasyon olan 2004 Avrupa Şampiyonası’nda “Roterio” adlı topu ürettiler ki bu topun özelliğ de dikişsiz olmasıydı, şimdi de topun çizgiyi geçip geçmediğini hemen anlayacağımız "Goal Line" teknolojisiyle üretilmiş bu top karşımızda.
Topa, top diyemeyeceğimiz günler yakındır, beyler.
MMArena 2010'da tamamlanıyor
Fransa Ligue 1'de sekizinci sırada yer alan Le mans, halen maçlarını oynadığı 16500 kişi kapasiteli Stade Léon-Bollée stadında 2010 yılında ayrılmayı planlıyor. 2010 yılında maçlarını oynamaya başlayacağı ve halen inşaatı devam eden stadın ismi ise 'MMArena', yeni stad 30000 taraftara hizmet verecek. Stadın toplam maliyeti ise 100 milyon Euro.
Thierry Henry : " Barcelona'da mutluyum"
Geçtiğimiz günlerde spagetti, burada Henry'nin Arsenal ve Barcelona performanslarını kıyaslamış, Henry de sanırım ( E haliyle) bu istatistiklere hakim İngiliz ve İspanyol basınının mutsuz olduğu çıkarımı yapmasına yanıt vermek istemiş ve aşağıdaki demeci vermiş.
"Benim için İngiletere'de tek takım var o da Arsenal, herkes zaten Arsenal'e olan sevgimi biliyor. Arsenal taraftarıyım. Beni bilen herkes eğer mutsuzsam mutsuzum diyeceğimi bilir, burada (Barcelona) mutsuz değilim."
Uefa Kupası Yarı Final Maçları
Dismenore, Bayern - Zenith maçını yazmış, istediğimiz halde izleyemediğimiz diğer maçta Fiorentina deplasmandan 0-0'la dönmüş. Haberlerden öğrendiğim kadarıyla Fiorentina daha baskın ve hakeden bir futbol oynamış. Rangers kolay gol yemeyen bir takım ve 2. maç için kesinlikle Fiorentina kazanır demek zor. Özellikle ilk gol Rangers'tan gelirse turu geçebilirler.
Euro 2008'e giderken son provalar
Milli takım 19 ile 30 Mayıs tarihleri arasında üç adet hazırlık maçına çıkacak Euro 2008 öncesi son maç olacak bu üç maç Almanya'da oynanacak.
20 Mayıs 2008 @Bielefeld
Türkiye - Slovakya
25 Mayıs 2008 @Bochum
Türkiye - Uruguay
29 Mayıs 2008 @Duisburg
Türkiye - Finlandiya
Cardiff City Uefa Kupası'na doğru...
İngiltere Championchips takımlarından birisi Cardiff City ve altmış puan ile onüçüncü sırada yer alıyor. İngiltere Federasyonu (F.A.) eğer 17 Mayıs tarihinde oynanacak F.A. Cup finalini kazanırlarsa Cardiff City'nin Uefa Kupası'na katılmasına onay vereceğini ifade etti.
Peki bu onay meselesi neden bu kadar önemli... İngilterede Kurallara göre kupayı kazanan takım gelecek sezon doğrudan UEFA kupası’nda oynama hakkını kazanıyor. Kupayı kazanamayan takım ise eğer kupayı kazanan takım Premier Lig’de bulunduğu sıralama sayesinde UEFA Kupasına katılmaya hak kazanmışsa, geçtiğimiz sezon Erciyesspor’da olduğu gibi kupaya katılma hakkını elde ediyor.
Kupayı kazanmaları durumunda Avrupa kupalarında oynamayı hak eden takım, Galler takımı olduğu için bu iki hakka da sahip olamıyor. Çünkü Galler takımları ancak kendi şampiyonalarında başarı elde etmeleri halinde Avrupa kupalarında mücadele etmeye hak kazanabiliyor. İngiltere Futbol Federasyonu’na kayıtlı olan Cardiff, UEFA Kupasında oynayabilmek için çoktan harekete geçip itirazlarını Federasyon’a ve UEFA’ya iletti.
17 Mayısta Webmley'de oynanacak finalde Cardif City'nin rakibi, Portsmouth.
Bayern Munich : "Obrigado Ze Roberto" - Zenit Petersburg : "Obrigado Lucio"
Nedense güçsüzden yana olma yönünde bir eylem planı olur elimde, en son olarak Getafe - Bayern Munich maçını hatırlarsanız... O maç bittikten sonra içim hiç rahat etmedi, evet getafe hak etmişti turu ama Bayern Munich gemişti o inanılmaz golleri bularak. Bundan mıdır nedir epey sevindim bu maçın berabere bitmesine, üstelik yıkıcı bir şekilde bitmesine !
Maçın ilk golünü Ribery penaltıdan attı, aslında o da adettendir diyere önce bir kaçırdı. Ee koskoca Ronaldo kaçırmış Barcelona maçında Ribery kaçırmazsa olur mu, neyse ki sonradan tamamlamayı ihmal etmedi ve Bayern'i öne geçirdi. ( Ribery dedikçe de insanın içi cız etmiyor değil, Özhan başkanın kulakları çınlasın)
Maçın kırılma anı var ki ikinci yarının ortalarında sanırım Podolski kaçırdı, inanılmaz bir pozisyonu kaçırdı ve maç 2-0 olmadı. Kesinlikle kırılma noktası bu pozisyondu maçta zira 2-0 olsa maçın şekli de sonucu da değişik olabilirdi.
Bu pozisyondan beş ya da on dakika sonra atamayana atarlar şiarıyla yola çıkan Lucio kendi kalesine yazıverdi golü. Maç öylece umarsızca devam ederken bitişine de az süre kalmışken Zenit öyle bir gol kaçırdı ki, aslında bunu Zenit kaçırmadı böyle dersek Ze Roberto'ya haksızlık etmiş oluruz. Evet topu Ze Roberto çizgi üzerinden çıkararak Munich'in kendi evinde mağlup olmasına engel oldu.
*Obrigado Lucio : Teşekkürler Lucio
*Obrigado Ze Roberto : Teşekkürler Ze Roberto
Rijkaard uyuma !
* Şampiyonlar Ligi Yarı Finalinde oynanan Barcelona - Manchester United maçından bir enstantane.
24 Nisan 2008
Aradığınız maça şu an ulaşılamıyor : Barcelona : 0 Manchester United : 0
Henüz Yarı Final maçları tamamlanmıştı ki demeçler ardı ardına geldi, Eto'o United'dan daha iyiyiz dedi, akabinde United kanadından açıklamalar geldi. Beklenti aslında buraya gelene kadar üst düzey performans gösteren Manchester'ın belki de deplasmanda Barcelona karşısında kazanması değildi ama yine de iyi futbol ortaya koymasıydı. Malesef yine geçmişe döndük ama bu kez golsüz olarak...
Barcelona ve Manu 1998 yılında yine Şampiyonlar Ligi grup maçlarında karşı karşıya gelmiş iki maç da 3-3 berabere sonuçlanmıştı. İki takım bu sefer yine beraberliğe imza el birliğiyle. Maçın daha başında belki de bu sefer olan oldu gol oldu diyeceğimiz penaltıyı eğer ki yükselen yıldız Ronaldo gole çevirebilseydi maç çok daha değişik ve zevkli bir hal alabilirdi...
Penaltı bu işte kaçıyor, kimler kaçırmadı ki dünyada, hem de en kritik anlarda en önemli penaltıları kaçırdılar, kaçırdığı bu penaltı Ronaldo büysünü bozar mı? Elbette bozmaz ama yine de Ronaldo'nun da bir insan olduğunun hatırlanması yönünden tüm futbolseverleri hayata döndüren bir tokat oldu bu...
Beklentilerin özellikle Manu'nun düşük performansı dolayısıyla altında kalan bu maçın rövanşında dananın kuyruğu kopacka zira iki takımda beraberliğe takılmış durumda ama bu ke beraberlik ile bitmeyecek maç.
23 Nisan 2008
Nerden Nereye...
Barca - Manu karşılaşması öncesi artık bir ada efsanesi olan Henry'nin performansları karşılaştırılmış. Büyük düşüş için 3 sebep göstermiş BBC :
- Kondisyon eksikliği
- Ailevi problemler
- Pozisyon dışı oynama
Drama : Liverpool : 1 - Chelsea : 1
Cech'in gününde olması, Liverpool'lu oyuncuların sahada resmen dayak yemesi, You will never walk alone'nun yarıda kesilmesi... 10 saniye sonra bitecek maçta kendi kalesine gol atan Riise...
Babel'in iyi futbolu, Xabi Alonso'nun varlığı... Liverpool 1 - 1 Chelsea
22 Nisan 2008
Luciano Moggi : "Futbolda gay'lere yer yok"
Eski Juvenus Sportif direktörü Moggi, burada "Futbolda gay'lere yer yok" diyerek resmen saçmalamış. Öncelikle sıfatının önündeki 'eski' ibaresini hatırlatırlar insana. Juventus'un küme düşmesine neden olan şike olaylarının bizzati içinde olup ceza alan kişi değil misin sen diye sorarlar önce insana. Şikeci olan insanlar futbolun içinde olacak, gay'lere utbolda yer olmayacak, bunu söyleyende şike yapmaktan cezalnmış bir klübün eski şikeci yetkilisi olacak.
Futbol dünyasında şikeciler olacağını keşke gay'ler olsun sayın Moggi, hayatımda da bu kadar adi ve ironik bir konuşma duymadım sanırım.
Wes Brown, sözleşme yeniledi.
Kendisini yetiştiren klüp olan Manchester United ve elbette bu takıma onun entegrasyonunu sağlayan Alex Ferguson gibi bir hoca'ya belki de bir anlam da saygı ifadesidir bu sözleşme. Wes Brown Manu ile 4 yıllık yeni bir sözleşme imzalayarak 2012 yılının Mayıs ayına kadar artık evi sayılan klübünde oynamaya devam edecek.
Ronald Koeman, Valencia'dan kovuldu !
Valencia'nın La Liga'da yaşadığı hezimet sonrası, Koeman'ın Valencia'dan kovulması kararı alındı. İşin açıkcası pek de üzüldüğümü söyleyemiyeceğim, genel kanının da bu yönde olduğunu düşünüyorum, futbolla ilgili insanlar arasında...
Elbette bunun nedeni Koeman'ın sezon ortasında PSV' den adeta kaçarcasına ayrılıp PSV'yi yarı yolda bırakmasıdır. Ülkemizde Abdullah AVCI örneğini gördükten sonra ki çalıştığı klüp olan İ.B. B. bir yana, Galatasaray bir yana konulduğunda açık ara ağır basacak klüp kendisi için Galatasarayken İ.B.B.'ni yarı yolda bırakmaması gerçekten futbolda insanın kişiliğini ortaya koyduğu güzel olaylardan birisiydi.
Yaşam öyle bir şey ki kimsenin başkasına zarar verdiği davranışı karşılıksız kalmıyor.
Beckham L.A. Lakers taraftarı olursa...
L.A. Galaxy'de futbol hayatına devam eden David Beckham Nba playoffs ilk maçında L.A. Lakers'ın Denver Nuggets ile oynacağı seri'nin ilk maçını izlemek için çocuklarıyla beraber, Staples Center'daki yerini almış.
Her ne kadar futbol ile ilgili bir blog olsa da Kritik Eşik, meraklılarına bu maçın sonucunu da verelim zira maçı NtvSpor'dan takip etme imkanım oldu (sabaha kadar oturan bir adam illa seyredecek bir maç buluyor kendisine)... Maçı L.A Lakers 128 - 114 kazandı.
21 Nisan 2008
Barca'nın Anahtarı
Gudjohnsen'in gereksiz ve saçma açıklamasını yazmıştım. Daha ciddi ve anlaşılır tepkileri, düşünceleri de yazayım. Maç öncesi artık kabullenen gerçek eğer Barca'nın bir şansı olacaksa bunun Messi'yle olabileceği yönünde.
Messi'nin yakın arkadaşı Tevez'de bu yönde bir demeç vermiş gazetelere:
"Barcelona Messi'yle bambaşka bir takım oluyor. O bu dünyaya ait değil. Fantastik bir oyuncu, çok hızlı."
Tabi arkadaşlıklarının bu demeç üzerindeki payı yadsınamaz. Ama haksız da sayılmaz Tevez...
Bir diğer açıklama da Messi'nin arkasında oynayan Zambrotta'dan :
" Bu maçlarda kesinlikle olmalı, bu sezon herşeyimiz artık bu maçlar. Sorunlarımız var ama çarşamba günü herşeyin farklı olacağına inanıyorum."
Messi'de bu maçla ilgili konuştu. Bakalım o ne demiş :
" Şampiyonlar Ligi beni herşeyden çok motive ediyor. 2006'da Paris'te oynayamamıştım* ve hala acısını hissediyorum. Bu kupada bitmemiş bir işim var ve kazanmak istiyorum."
Son olarak Tevez'in sözlerinin kalanını yazalım:
"Eğer onları Messi varken yenersek sığınacak bir bahaneleri kalmaz."
Her bir parçası dünya karmasına girebilecek bir takım bu kadar önemli olabilmek... Sanırım Messi'yi ancak böyle açıklayabiliriz.
* Paris'te oynanan ve Barcelona'nın 2-1 kazandığı finalde Messi forma giyememişti.
Olimpiyatlar
Olimpiyatlarda bildiğiniz gibi futbol müsabakaları da yapılıyor. Ancak yaş sınırı olduğundan normal olarak aynı sene yapılan Avrupa Şampiyonası kadar ilgi göremiyor bizim kıtada...
Olimpiyatlar da Avrupa Şampiynasıyla aynı sisteme sahip. 4 grup var ve ilk 2 takım çeyrek finale çıkıyor. Kupanın en büyük favorisi şüphesiz ki Atina 2004'te şampiyon olan Arjantin. Final Bird's Nest'te oynanacak. Gruplar ise şöyle;
GRUP A (Şangay)
Fildişi Sahilleri
Arjantin
Avustralya
Sırbistan
GRUP B (Tianjin)
Hollanda
Nijerya
Japonya
ABD
GRUP C (Shenyang)
Çin
Yeni Zelanda
Brezilya
Belçika
GRUP D (Qinhuangdao)
Güney Kore
Kamerun
Honduras
Sus.. Kendini Rezil Etmeden...
"Son zamanlarda iyi oynamadığımızın farkındayız ve taraftarımızın endişesini anlıyoruz. Fakat onlara söylemek isterim ki United bizim ne kadar iyi olduğumuzu biliyor ve bizden korkuyor."
- Eidur Gudjohnsen
(İspanya gazeteleri tur için sahada 11 Messi olması gerektiğini yazarken bu söz söylendi)
Şampiyonlar
Olympiakos ve PSV şampiyonlıklarını ilan ettiler! Porto'dan sonra orta halli diğer liglerin şampiyonları da belli oldu. Belli olmayan ve sezon sonuna kadar yarışın devam edeceği tek lig bizimki artık...
4 Ay...
Roma 4 ay Totti'siz kalacak. Bu sakatlık sezon başında ya da ortasında olsa Roma şu an 2. olamazdı heralde...
İtalya'da Hafta Sonu
Şampiyonun mantıken belli olduğu bir diğer lig İtalya. Roma saçma sapan puan kayıplarına yenisini ekleyince 4 maç kala 6 puanlık fark oluştu.
- Juventus ligin en zor deplasmanlarından birisi olan Atalanta'dan çok rahat döndü. Erken gelen goller maçı çözdü diyebilirim. Chiellini ve Sissoko gibi isimlerin olmayışı hiç problem yaratmadı. Donadoni Del Piero'yu izlemiştir umarım, hat trick yaptı kaptan. İlginç bir not, 4-0'lık galibiyete rağmen Juventus ilk kornerini 85. dakikada kullandı.
- İnter yine oynamadan yendi. İzlediğim bölümde oyunu tamamen Torino kontrol ediyordu, ama gole gitme konusunda sıkıntı çekiyorlardı. İnter atıp üstüne yattı yine.
- Bir başka hat trick haberi San Siro'dan geldi. Milan artık iddası kalmayan Reggina'yı 5-1'le yolcu etti. Kaka 2'si penaltıdan 3 gol attı. Diğer goller İnzaghi ve Pato'dan geldi. Sanıyorum Pato ve İnzaghi maç/gol oranına bakılınca uçuyorlar.
- Fiorentina'da haftanın kazananlarından. Donadel'in golüyle bir adım daha yaklaştılar CL'ye..
İspanya'da Hafta Sonu
2 hafta önce yazmıştım Madrid şampiyon diye. Bitime 5 hafta kala 2. Villareal'in 10 puan önündeler. Bu saatten sonra kalan takımlar şampiyonlar ligi mücadelesi verecekler.
- Real Madrid bu hafta çok zor bir deplasmandan kolay döndü. Maçın başlarında Raul'ün, maçın sonlarında Higuain'in golleriyle Racing'i 2-0 yendi.
- Sevilla bu hafta yine fırsat tepti. Kendi sahasında Almeria'ya 4-1 yenildiler. Maçta kaçan 2 penaltı var, biri Almeria'da biri Sevilla'da... Almeria, Racing'le beraber bu sezonun süpriz takımı oldu. Şu an 7. sıradalar.
- Villareal yeniden 2. sırada! Nihat ve Cazorla'nın golleriyle 2-0 yendiler Valladoid'i. Şampiyonlar ligi biletlerinden biri bu adamların olur. Hakediyorlar...
- Barcelona bu sezondan beklentisini kesmiş. Nou Camp'ta gol atamadan maç tamamlamak alışıldık bir olay değil. Karşıdaki takım şehrin diğer büyük takımı Espanyol olsa da kazanılması gereken bir maçtı.
- Valencia her zamanki gibi rezil skorlar serisine devam etti. Sevdiğim bir takımın bu hallerde olmasına üzülüyorum doğrusu.. Athletic 5 - 1 Valencia
20 Nisan 2008
Polonya'da şampiyon : Wisla Krakow
Wisla Krakow, 16 takımlı Polonya birinci ligi olan "Orange Rxtraklasa"'da Dyskobolia'yı 2-1 mağlup ederek bitime 5 maç kala şampiyonluğunu ilan etti.
Sapık Futbol Nedir? Nasıl Oynanır?
Sapık futbol tamamen benim uydurduğum bir futbol terimi olup, Manchester United ve Arsenal takımları tarafından başarıyla uygulanmakta olan bir sistemdir.
Bu sistemde diziliş 10-10-10 şeklindedir. Kısaca herkes her yerde sistemi olarak da bilinir.
Dün oynanan Arsenal - Reading maçı için yazıyorum bunları. Arsenal sezon başındaki sapık futboluna geri döndü, inanılmaz zevkli (Reading taraftarları dışında) ve ultra dominant bir futbolla 2-0 kazandılar maçı. Bu adamları dünyanın diğer takımlarından özellik maçları halı sahada gibi oynamaları. Van Persie eski formunu yakalamış görüntüsü verdi. Fabregas, Hleb ve Walcott her alanda yer aldılar. Song sülalesinin genç kuşak temsilcisi Alexandre Song defansa alışıyor. Özellikle Walcott ve Van Persie mükemmeldiler... Van Persie'nin direkten dönen bir frikiği var, izlerken ağzım açık kaldı..
Sapık futbolun diğer temsilcisi Manu ise 1 puan 88'de Tevez'in attığı golle kurtarabildi. Maçı izleyemedim ama biraz frenlemek iyidir. Böylelikle bitime 3 hafta kala Chelsea ve Manu arasındaki puan farkı 3 olarak kaldı. Önümüzdeki hafta Stamford Brigde'de Chelsea - Manchester United maçı var. Siz düşünün artık...
Hepsini istiyorum !
Bu sene Lig Kupası, Almanya Kupası, Uefa Kupası ne varsa istiyor Bayern Munich...
Bayern Munich, Borussia Dortmund'u Almanya kupası finalinde 2-1 yenerek Almanya kupasının sahibi oldu. İşin ilginç tarafı Almanya kupası finalinden altı gün önce bu iki takım yine karşılaştılar lig maçı dahilinde o maçı da Bayern 5-0 ile almıştı.
Totti sezonu kapattı.
As Roma - Livorno maçında sakatlığı tekrarlayan Francesco Totti maçı tamamlayamadı, maç sonrası Klüp Doktoru Pierpaolo Mariani'nin "Yarın tekrar bakacağız, operasyon geçirebilir" açıklamasıyla beraber muhtemelen bu sezon Totti için bitti.
Naptın sen Livorno !
Anladım ki bu sezon As Roma şampiyon olmak istemiyor, eğer bir Ulusal gazetede çalışıyor olsaydım muhtemelen bana içinde ikram kelimesi geçen bir başlık attırabilirlerdi...
Tam bir ay önce demiştim ki Livorno Roma ve Milan maçları dışındaki maçlarından gerekli olan puanları alıp ligde kalacaktır diye umuyorum. Aradan bir ay geçti ve Livorno hep mağlup oldu ta ki düne kadar... Şampiyon olmak istemeyen (!) bir Roma karşısında bir puan aldılar. Bu sene ne yazsam da sanırım Inter'in şampiyonluğuna engel olamayacağım.
Maç berabere olduktan sonra Roma'nın baskısı artsa da bu sonuca yansımadı, aslında maçın sonucu malumunuz olduktan sonra maçı da yazasım kalmıyor. Malesef Totti sakatlanarak oyun dışı kaldı ve maçı tamamlayamadı. Büyük ihtimal Totti sezonu kapadı, Roma da dünkü sonuçla sezonu kapadı mı bilemiyorum ama şampiyonluk için daha fazlasını yapmalılardı.
Umarım bu sonuçla beraber Livorno bir ivme yakalar ve ligde kalır.
Paris Saint Germain düşer mi?
Belki çoğu futboleverin sanacağının aksine 1970 yılında kurulmuş bir klüp PSG. Bizim köklü klüplerimize ya da Dünya'nın köklü klüplerine baktığımızda artık çoğu 100 yaşlarını çoktan geçti. Böyle bir kıyaslamayı şundan dolayı yapıyoruz ki mevcut ününe sebep ço köklü bir klüp olması olmasa gerek. Elbette bunda Dünya'nın en güzel şehirlerinden birisi olan Paris'in ismini taşıyor olması da etkili.
O Paris ki 1968 Mayıs ayında gençlik hareketlerini kalbi olmuş, Sorbonne Üniversitesi barikatlarla çevrilmişti. Paris'in ismini taşıyan PSG bugünlerde oldukça zor günler yaşıyor...
Kuruluşu yakın zamanda olmasına rağmen bir çok başarıya imza atan klüp şu anda yirmi takımlı Fransız Ligue 1'de ondokuzuncu sırada ve düşmemek için çaba sarfediyor. Düşmemeleri için kalan dört maçı kotarmaları gerekiyor.
34 maçta sadece 8 galibiyet alabildiler, 11 puanı da aldıkları 11 beraberliğe borçular , buna karşılık 15 mağlubiyeti ve sonuç olara 35 puanı var PSG'nin .
Kalan dört maçına bakalım, bu maçlardan ilki Auxerre ile kendi sahalarında, Auxerre de düşme korkusu yaşayan takımlardan birisi ve onbeşinci sırada yer alıyor kırkbir puan ile. Hemen akabine Touluse deplasmanına gidecek Psg ve yine Touluse da aynı Auxerre gibi düşme korkusu yaşıyor ve otuzsekiz puan ile onaltıncı sırada. Sondan birinci hafta ise St. Etienne'i kendi sahasında ağırlayacaklar, bu maçta hiç kolay değil ki St. Etienne Uefa kupası mücadelesi veriyor ve rakipleri olan Rennes ile Le Mans'ın sadece üç puan önünde, bu maça asılacakları kesin. PSg son hafta yine diğer rakipleri gibi düşmeme mücadelesi veren Sochaux ile oynayacak ve Sochaux'nun kırkiki puanı var, ondördüncü sırada.
Görülüyor ki PSG için bu dört hafta hiç de kolay geçmeyecek zira oynayacağı dört maçın üçü düşmemek için mücadele veren rakipleriyle birisi de Uefa Kupası mücadelesi veren St. Etienne ile.
Burada yazmıştım PSG taraftar grubu Bolulogne Boys ırkçılık dolayısıyla sabıkalı ve muhtemelen dağılmak zorunda kalacak, kalmalı da. Irkçılık yapmanın cezasını PSG de ligden düşerek çeker mi bunu dört hafta sonra göreceğiz ama Futbolda bir "görünmez el" her zaman vardır. Bakarsınız büyük ihtimal düşecek olan PSG ligde kalıverir, biz buna da şaşırırız (!)